Ofislerde Renk Seçiminin Önemi

Ofislerde renk seçiminin önemi

İnsanların evrimi boyunca, renklerin diline dair doğuştan gelen içgüdüsel bir anlayış onları hayatta kalmaya yönlendirmiş. Bu bilinçaltından gelen içgüdü çevremizi nasıl algıladığımız üzerinde son derece etkili.

Herhangi bir renk gördüğümüzde içgüdüsel olarak tepki veririz. Farkında olsak da olmasak da renkler günlük davranışlarımızı etkiler. Kırmızı ışık gördüğümüzde aracımızı durdurmamız, beynimizin renklere nasıl tepki verdiğine dair en iyi örnektir, çünkü renk tekrarlayan, standartlaştırılmış bir sistemin parçası olarak kullanıldığında otomatik, sezgisel bir tepki haline gelir.

Renk kullanımı bilişsel tutarlılık ilkesine dayanır. İnsanlar genel olarak kararlarını geçmiş olayların sonuçlarına göre verdiğinden, yeşil ışık gördüğümüzde ilerleriz. İzlenecek bir tutarlılık olmadığında, insanlar kendilerini daha rahatsız hissetmeye başlar ve karar alma süreçlerini uzatmaya meyil eder. Bu durum bilişsel uyumsuzluk olarak da bilinir.

Bu son derece basit örneklerden gördüğümüz gibi, farklı renklerin insanların algısı ve duyuları üzerinde etkili olduğunu yapılan pek çok araştırma da gösteriyor. Renkler hafızayı tetikleyebilir, ilgi uyandırabilir, katılımı artırabilir, dikkat dağıtabilir veya mutsuzluk hissi yaratabilir. Bulunduğumuz çalışma ortamında, ofislerde kullanılan renklerde ne kadar tutarlılık olursa, oradaki insanların eylemlerinin de o kadar verimli olacağı söylenebilir.

Ofisin rengi, çalışanların genel ruh hali üzerinde büyük bir etkiye sahip

İster toplantı odası ister çalışma masası veya ortak kullanım alanı olsun, çalışma ortamının rengi çalışanların motivasyonunu, üretkenliğini, yaratıcılığını, ruh halini ve çevre algısını etkileyebilir.

Birçok şirket, kurumsal kimlikleriyle eşleşen renkleri kullanma eğilimindedir. Bu renk kullanımı, öncelikle müşterilerin gözünde yaratılmak istenen marka algısını pekiştirmek amacıyla resepsiyondan başlar. Ancak renkler sadece müşteriler üzerinde değil, söz konusu çalışma ortamında gününün büyük bir kısmını geçiren çalışanlar üzerinde çok daha etkilidir. Renklerin insanların ruh hali üzerindeki etkisinden yola çıkarak, müşteriler açısından davetkar, çalışanlar açısından da kendilerini rahat ve hatta evlerinde gibi hissedecekleri bir ortam yaratılmalı. Unutmayalım kimse korku ya da tedirginlik hissedeceği bir ortamda bulunmak istemez. Bu nedenle, çalışma ortamı için bir tasarım fikri ortaya koyarken, bir rengi seçmenin ardındaki ‘psikoloji’yi göz önünde bulundurmak gerekiyor.

Gözü yormayan, bir yandan heyecan, mutluluk ve enerji verici renklerle yaratıcılığı, verimliliği ve işbirliğini artıracak diğer yandan da sakinleştirip düşünme ve problem çözmeyi sağlayacak yeni bir atmosfer için çalışanlarınıza uygun renkleri seçerek hem keyifli hem konforlu çalışma ortamları yaratabilirsiniz. Bunun için her kademe için çalışma ortamına bir bakın. Duvarlar donuk mu? Verimli ve üretken bir ortamdan ziyade sıradan bir binayı andırıyor mu? Yönetim ofisinden üretime kadar kapsamlı bir inceleme yapıp, şirketinizin temel faaliyetlerinin neler gerektirdiğini değerlendirin. Çalışanlarınızın yenilikçi ve yaratıcı olması, odaklanarak görevleri tamamlaması ya da fiziksel bazı işleri yerine getirmesi mi gerektiğini çok iyi analiz edin. Çalışan verimini artırmak için her departman için renk dağılımını buna göre planlayarak, çalışanlarının ruh halindeki iyi yöndeki gelişmelerin işe yansımasının yaratacağı olumlu sonuçları göreceksiniz.