Minimalizm ile sadeleşmek mümkün
Minimalizm ile sadeleşmek mümkün
Minimalizm, 1960’larda Amerika’da bir sanat akımı olarak ortaya çıkmış ancak yıllar içerisinde sadece sanat ile sınırlı kalmamış ve bir yaşam tarzına dönüşmüş. Günümüzde tasarımdan görsel sanatlara, mimariden müzik, sinema ve hatta teknolojiye kadar neredeyse her alanda minimalizm akımının yansımalarını görmek mümkün. Peki, nedir bu minimalizm?
Evler, ofisler ya da artık ev-ofislerin çoğunda hiç kullanılmayan mobilyalar, fonksiyonunu yitirmiş aksesuarlar, kimi zaman aşırı büyük mekanlar ve bu mekanlara hiç de uygun olmayan mobilyalar görmek çok da şaşırtıcı değil. Ancak bu mekanlarda yaşayanlar açısından böyle kalabalık ve fonksiyonsuz mekanlar, aslında çok da farkında olmasalar da, son derece yorucu ve duygusal baskı yaratan bir ortama dönüşüyor. Oysa ihtiyaca uygun büyüklükte ofisler, fonksiyonel mobilyalar, yeterli sayıda ve içinde yaşayanları mutlu edecek kadar aksesuar hepimiz için hem fiziksel hem de duygusal olarak yeter de artar bile.
Minimalizm, evleri ya da ofisleri düzenli hale getirmenin, günümüzün bunaltıcı sayılabilecek dünyasıyla başa çıkmak üzere hayatı basitleştirmeye yardımcı olabilecek modern bir yaşam tarzı haline geldi. Pandemi, bizlere günlük hayatın ne kadar basit yaşanabileceğini gösterdi. Heybetli ofisler ya da kalabalık, gösterişli ofis mobilyaları olmadan da işlerin yürüyebildiğini; aslında sadece ergonomik, konforlu ve sade mobilyaların yeterli olduğunu yaşayarak öğrendik. Ev-ofislerimizde birçoğumuz neredeyse tüm günümüzü bir masanın başında, sandalye üzerinde geçirmek zorunda kaldık ve konforun önemini bir kere daha gördük.
Tasarımda minimalizm, temel olana öncelik vermekle ilgili. Minimalist tasarımda ürün temel işlevine indirgenir, minimum malzeme, nötr renkler, basit formlar kullanılır ve saf bir zarafet formu elde etmek için aşırı süslemelerden kaçınılır. Minimalist tasarımın sonucu zahmetsizce basit görünse de bu tür güçlü bir sadeliği elde etmek hiç de kolay değil.
Minimalist tasarımın temel özelliklerini şöyle sıralamak mümkün;
· Her şeyden önce az ama özdür,
· İşlevselliğe odaklanır,
· Basit çizgiler kullanılır,
· Gereksiz süslemeler olmaz,
· Genellikle tek renkli ancak kimi zaman rahatlatıcı bir ortam yaratmak için vurgu olarak bir renk kullanılır,
· İyi seçilmiş malzemelerden yapılır,
· Her mobilyanın bir yeri ve amacı olur,
· El işçiliğine dikkat edilir,
· Alan kullanımına hassasiyet gösterilir.
Tüm bu özellikler minimalizm ve fonksiyonelliğin bir arada olması gerektiğini de vurguluyor. Minimalist akımın arkasındaki itici güç, düzenli ve temiz bir alan oluşturma fikridir. Gerçekten kaç tane ofis masasına ya da ofis sandalyesine, ne kadar büyüklükte bir depolama alanına veya toplantı odasına ihtiyaç var? Aslında ihtiyacımız olan işlevsellik ve pratiklik, sade tasarımlar, o ortamda çokça vakit geçirecek kişileri yormayacak renkler ve dokular. Minimalist tasarım sayesinde mekanların nefes alması sağlanırken, kullanıcıların sakin ve iyi hissetmelerine yardımcı olmak gerekiyor. Böylece günümüzde önemi gittikçe artan iyi yaşam felsefesine uygun, modern, konforlu ve yalın bir görüntü çizilebilir.
Son Yazılar
- Sürdürülebilir Malzemelerle Geleceği Şekillendirmek
- Ofis Tasarımının Geleceği: Performansa Dayalı Bir Yaklaşım
- 2024’ün Trendi: Yenilikçi ve Dinamik Çalışma Alanları
- Dijital Yerliler İşyeri Deneyimini Değiştiriyor
- 2024’ün Trend Rengi: Peach Fuzz
- CEO'lar Çalışanları Ofise Çağırıyor
- Ofis Tasarımlarında Yapay Zeka ile Yeni Dönem
- Uzaktan Çalışma Gerçekten Verimli Mi?
- İlhamı Hayattan Alıyoruz
- Adobe'nin Renklerle Düzenlenen Yeni Ofisi*
- Geleceğe Yatırımın Sırrı Ofis Mobilyasında Gizli
- Önce Ergonomi, Sonra Renk
- Yılın Rengi Viva Magenta
- Zihni Harekete Geçiren Renkler
- Doğru Ofis Mobilyası Ruhu Dinlendirir
- Beden ve Ruha İyi Gelen Ofisler
- Ofiste Ev Rahatlığını Yakalayın